Merhaba New York! Ben geldim!
Eğer cep telefonu konusunda
hazırlıksızsanız, ABD'ye ya da New York'a iner inmez iletişim
sorunu yaşayabilirsiniz. Çünkü Türkiye'de kullandığımız
mobil telefonlar orada çalışmıyor. T Mobile, AT&T gibi GSM şirketlerinden geçici bir bir hat almak ya da bir telefon kiralamak
gerekiyor. Buradaki eşe dosta oradan ilk telefonunuzu etmek için
bir telefon kulübesine ve bir telefon kartına ihtiyacınız olacak.
JFK havaalanından çıkarken, New York kent merkezine gideceğiniz
metroya binmeden hemen önce bir bilet satış satış noktası ve
bir büfe var. Oradan kendinize hem metro kartı hem telefon kartı
alabilir ve yine hemen oradaki telefon kulübelerinden arama
yapabilirsiniz. Yapsanız iyi olur hatta, çünkü eğer gideceğiniz
yere ulaşmak için metro kullanacaksanız, belki kaybolursunuz,
metro duraklarında karşınıza kolay kolay telefon kulübesi çıkmaz
ve oraya ayak bastığınız andan itibaren saatler geçtiği halde
sevdiklerinizi arayamadığınız için perişan olabilirsiniz. Benim
başıma aynen bunlar geldi. Önce telefona ilişkin kısa bilgiyi
vereyim, ardından metroda nasıl kaybolunur, onu anlatayım.
ABD'den Türkiye'yi aramak
ABD'den Türkiye'yi aramak
Telefon kulübesinden kartla ya da ev telefonundan (sabit hatlardan) ararken, hedef numaranın başına 011 90 koymak gerekiyor. Cep telefonunda ise +1 90... Bakkaldan en ucuzunu 5 dolara alacağınız bir telefon kartının arkasındaki kapalı alanı madeni para vb. ile kazıdıktan sonra, elde ettiğiniz size özel kod ile kart bitene kadar arama yapaileceksiniz, her seferinde kulübeye 25 cent atarak.
NewYork'ta Metro
Uptown
ve Dowtown… Anahtar sözcükler! Bulunduğunuz noktanın kuzeyine
gidecekseniz, o hattın uptown yönündeki trenine; güneyine
gidecekseniz downtown yönüne trene binmeniz gerekiyor. İsterseniz
kentin en kuzey ya da güney ucunda olun fark etmez. Şurası cok
önemli, söz konusu olan kentin “uptown” ya da
“downtown”ı değil. Çünkü kent haritasına baktığınızda
Manhattan'ın da böyle bölümlendiğini göreceksiniz. Hayır, siz o
haritaya göre yani semtlere ya da bölgelere göre değil,
bulunduğunuz noktaya göre karar veriyorsunuz metroda gideceğiniz
yönün yukarı (up) mı aşağı (down) mı olacağına.
Ama
bitmedi. İkinci önemli nokta, trenlerinin bazılarının normal,
bazılarının ekspres olması. Uptown-Downtown meselesinden sonra
bir de buna dikkat etmeniz gerekiyor. Normal'e yani Local’a
binmeniz gerekirken Eksprese binerseniz, trenin inmeniz gereken durakta
durladığını görebilirsiniz. Metro haritasında hangi duraklarda
local’ların hangilerinde ekspreslerin durduğu, işaretleme sistemi
ile belirli. Siyah noktalı duraklar için local trenlere binmeniz
gerekiyor; içi boş halkalı duraklar hem ekpreslerin hem
local’ların durduğu duraklar.
Metroda
tek bilet 2.50 USD. 2014 itibariyle bir hafta geçerli bilet 30 USD,
bir aylık ise 112 USD. Ayrıntılı bilgi için:
http://web.mta.info/metrocard/
Taksi
New
York'ta bineceğiniz ilk araç taksi olacaksa, yoldan
çevirebilir ya da car service’ten telefonla araba
çağırabilirsiniz. Telefona gelen araçlar
çok şık ve lüks arabalar ve taksiden pahalılar, ama çok da
değil. Mesafelere göre ayarlanmış tarifeleri var. İndiğinizde
ne kadar ödeyeceğinizi daha binerken öğrenmeniz mümkün.
Taksiler
de bizdeki gibi taksimetre ile ücretleniyor. Ucuzluk-pahalılık
durumu için Ankara'daki taksi ücretleri gibi olduğunu
söyleyebilirim.
Çamaşırhane
Amerikalılara
acıyacaksınız, bizim gibi rahat çamaşır yıkayamıyorlar diye.
Bizde artık her evde otomatik çamaşır makinası var; onlarda
apartlmanların ortak çamaşır yıkama noktalarıı var. Elbette
evlerde de var makine ama çoğu kişi su ve enerji giderlerinden
ötürü kullanmaktan kaçınıyor. Kaldığınız yerde böyle bir
ortak çamaşırhane varsa oraya gidebilirsiniz. Yoksa her semtte
birer ikişer çamaşırhane- laundry var. Laundromat bu alanda en
yaygın olan zincir işletmenin adı.
Çamaşırhanelerde
otomatik makineler 2.5 USD ile çalışıyor. Yanınızda madeni
bozukluk yoksa, çamaşırhane içinde para bozdurabileceğiniz bir
başka makine daha var. Ayrıca tek yıkama için minik boy deterjan
satan otomatlar da.
Ben
kullanmadım ama kuru temizlemeci de oldukça yaygın ve çok pahalı
olmadığı söylendi.
Ölçü
Birimleri
Amerikalılar
24 saat esasına dayalı sistemi kullanmıyorlar. Seyahat
takvimlerinde bile.
16.30
dediğinizde onun öğleden sonra 4.30 olduğunu anlayacak tek
kişinin bir asker olabileceği söyleniyor çünkü ordu dışında
hiç kimse 24 saat esasını kullanmıyormuş.
ABD
ve Kanada hava durumunu Fahrenheit ile ölçüyor. Fahrenheit’i
Celcius’a çevirmek için 32 çıkarıp 1.8’e bölmek gerekiyor.
Yollarda
da bilindiği üzere, ölçü birimi olarak mil kullanılıyor. Bir
kara milinin uzunluğu metrik hesaba göre 1.609,344 metre. Saatte
100 km yaklaşık 60 mile karşılık geliyor.
ABD’de
kâğıt boyutlarının A4
gibi isimleri yok. Standart kağıt boyutu, A4’ten daha kısa ve
geniş olan letter size.
Mağazalarda
hem ayakkabı için hem de giysiler için Avrupa, ABD, İngiltere
karşılaştırmalı eşleştirme tabloları var ama ben bazen bu
standartların da farklılık gösterdiğine tanık oldum. Ayakkabı
alacaksanız en iyisi -iptidai bir yol ama- ayak ölçüsünü bir kağıdın üzerine
ayağın etrafını kalemle çizerek gitmek.
Alışveriş
Bütün
etiketleri Türk lirasına çevirmek için ikiyle çarparak
bulduğunuz rakamlar yüzünden sürekli bir pahalılık duygusu yaşayabilir, bir süre kahve bile içmek istemeyibilirsiniz çünkü
kent merkezinde bir bardak kahvenin -bizim paramızla- 5tl.'den aşağı
olmadığını görürsünüz ama buna bir-iki hafta içinde
alışır ve her şeyi de ikiyle çarpmaktan vazgeçersiniz.
Bildik
anlamda süpermarketler dışında etnik mutfak malzemeleri
bulacağınız özel marketler de var. Bunların bazılarında hazır
yemek de satılıyor. New York üniversitesinin bulunduğu Washington
Square’e yakın bir cadde üzerindeki Kore marketinden alıp
yediğim haşlanmış tatlı patates, kabak tatlısını andıran
tadıyla nefisti. Bunu yapan başkası var mı bilmiyorum ama ben
bavulumda 2-3 kg. tatlı patatesle döndüm New York'tan. O kadar
lezzetli bir şey.
Süpermarketlerde
arayın: King's Hawaiian Sweet Rolls. Küçük pofuduk tatlı ekmek
topları. Hatta bu yazıyı okuduğunuz için alır da beğenirseniz, bir iyilik yapın, bana da getirin :)
Eczane-market
karışımı drugstore’larda
çok çeşitli türde ürün satılıyor. Çoğu market ürünü,
kozmetik, kırtasiye vb. şeyler. ABD’de ve Kanada’da da reçetesiz ilaç
almak mümkün olmadığı için örneğin antibiyotiğe ihtiyaç
duyabileceğinizi düşünürseniz buradan götürmenizde fayda var. Drugstorlarda satılan ilaçlar, ağrı kesici
hap ve merhemler, gaz gidericiler, sindirim düzenleyiciler,
vitaminler ve besin destekleri gibi şeyler. Şubat 2014 itibariyle
drugstorelarda sigara satışı yasaklandı. Sigara kullanıcıları
buna şöyle bir yanıt verdi: “Sigara sağlığa zararlı olduğu için
satılmıyorsa, drugstore'larda her türlü şekerli yiyeceğin
satılması neden yasak değil?”
New York Port Authority Bus Terminal |
Otobüs terminali ünlü 42. caddede ve tam karşısında ünlü New York Times gazetesi var.
Şehirlerarası
Ulaşım
Uzun
mesafe yolculukta otobüs, trene göre daha ucuz. Yaygın bir yanlış, uzun mesafe otobüslerin adının coaches
olarak bilinmesi. Trende ve uçaktaki en ucuz yerlere
coach deniyor.
Tren
yolculuğunda biletler mutlaka yolculuk öncesi alınmalı. Treni
içinde alınan bilet çok pahalı olabiliyor.
Havayolları
iç hat uçuşlarında genellikle koltuk sayısından fazla bilet
satışı (overbook) yapıyorlar. O yüzden check-in’e geç
kalmamak gerekiyor. Geç kalan uçağa binemeyebilir. Ama havayolu şirketleri overbook mağduru yolcular için ya
geri ödeme yapıyor ya da koltuğundan gönüllü olarak vazgeçen
yolcuya bedava uçuş bileti veriyor.
Tren
garlarında ve havaalanlarında bavul emanetleri yok. Onun yerine
madeni para ile çalışan otomatik kilitli dolaplar var.
Pek
çok resmi tatil Cuma gününe denk getiriliyor ki Cumartesi-Pazar
birleşerek Uzun Haftasonu - Long Weekend olsun ve Amerikalılar
şehir dışı gezilere çıkabilsin. Orada bulunduğunuz dönemde
bir long weekend’e rastlarsanz, belki yakınlara bir yere
düzenlenen gezilere siz de katılabilirsiniz. 2014'ün uzun hafta
sonları şöyle:
Monday, May 26, 2014Memorial DayFriday, July 4, 2014Independence DayMonday, September 1, 2014Labor DayMonday, October 13, 2014Columbus DayTuesday, November 11, 2014Veterans DayThursday, November 27, 2014Thanksgiving DayThursday, December 25, 2014Christmas DayThursday, January 1, 2015New Year’s DayMonday, January 19, 2015Birthday of Martin Luther King, Jr.Monday, February 16, 2015Washington’s Birthday
Yeme-İçme
Dunkin
and Donats, New York’ta hemen her metro çıkışında
görebileceğiniz, geç saatlere kadar açık bir kahve dükkanı
zinciri. Donatları içinde ben en çok Boston Cream’i sevdim.
Sandviç
aslında bir İngiliz icadı ama onu sanat haline getiren
Amerikalılar olmuş. Şarküteri ve/ya meze anlamına gelen
delicatessen’den gelen Deli’ler (etli) sıcak sandviç
hazırlatabileceğiniz yerler. Kuruluş amaçlarına uygun olarak
şarküteri ürünü ve meze satın almak da mümkün.
Frankfurter,
bir New York spesiyali. Bildiğimiz hot dog/sosisli sandviç ama
sosisi daha farklı bir lezzette. Öğle yemeği için salata barları
da oldukça yaygın.
Yemeği
beğenmeyince bunu dile getirmek ya da geri göndermekte bir sorun
yok. Kabalık ya da şımarıklık sayılmıyor.
Diner’lar
geleneksel ABD yemeklerini yiyebileceğiniz, çok pahalı olmayan
restoranlar. Ana yemek, sebze ve pilav ya da patatesle gelir. Ana
yemeğe eşlik etmek üzere iki seçenek var: Salata ya da çorba.
Benim gittiğim tek diner, ne yediysem çok beğendiğim
Lenox Hill Grill oldu. (1105 Lexington Ave.)
Porsiyon
çok gelirse, kalanını sardırıp yanınıza alabilirsiniz. Evdeki
köpeğinize götürür gibi olduğu varsayılabileceği için Doggy
bag diye anılan bu uygulamayı talep etmekte
çekinecek bir şey yok, tersine yemeğin çöpe gitmesindense, bu beklenen bir şey. Üstelik ABD gibi satın alınan yiyeceklerin
yarısının çöpe gittiği bir ülkede.
Amerikalılar için günün ana öğünü, akşam yemeği. Genellikle saat 5 ile 7 arasında yeniyor. Bu dilim, büyük kentlerde ya da dışarıda yemek yendiğinde daha geç saatlere kayabilir. Supper da akşam yemeği anlamında ama dinner’a göre daha hafif ve günün ana öğünü anlamını taşımıyor.
Amerikalılar alkollü içki konusunda çok katı olabiliyorlar. Araba kiraladıysanız alkollü kullanmayın. Onun yerine designated drivers diye anılan birini bulun. Alkol almadığı için araç kullanabilen ve sarhoş arkadaşlarını evlerine bırakan kişi. (Trafiğe ilişkin bir küçük not: Yol kesişimlerinde geçiş önceliği kavşağa ilk ulaşan araçta. Öncelik her aracın kendi sağındaki araç değil. Kavşağa yaklaşma sırası geçiş üstünlüğü sırasını da belirliyor. )
Akşam
yemeğinde bir Amerikan evine davetliyseniz, bir buket çiçek ve
şarap götürebilirsiniz. Yemeği çok beğendiyseniz nasıl
yapıldığını sormanız, ev sahibini çok mutlu edermiş. Bu gibi
bilgileri Dileri Borunda Johnston'ın Speak
American kitabından alarak yazıyorum. Küçük
ve hoş bir cep kitabı. Amerikalılara ince ince dalga geçtiği birkaç bölüm gülümsetiyor.
Amerika’da
biranın alkol oranı genellikle yüzde 4. Diğer ülkelerdekine göre
daha düşük. Votka, viski, cin gibi yüksek alkollü içkiler ise
liquor olarak
anılıyor. Alkol satışının serbest ya da sınırlı oluşu
eyaletten eyalete göre değişiyor.
Peki
ya kahve
Kahve,
ABD’de diğer her şeyden daha fazla içilen şey. Başlı başına
bir konu. ABD’de her gün yaklaşık 400 milyon bardak
kahve satılıyor. Yıllık tüketim ise, kişi başına günlük 3.1
bardak, ve 4.4 kilogram kahve.
Sütsüz
kahve içmek için black
demelisiniz. Regular
derseniz bu kuzeydoğuda sütlü ya da kremalı, hatta şekerli kahve
anlamına gelebilir. Örneğin Dunkin and Donats’ın regular
kahvesi aynen böyle. (Regular
bardak boyu olarak kullanıldığında da orta boy anlamında. )
Kahve
dışında bitki çayları, özellikle nane çayı da hayli yaygın.
Ama bizdeki gibi limonlu değil nane çayları. Daha güzel o açıdan.
Gerçekten ferahlatıcı etkisi var. Özellikle Pepperment Harvest
markalı olanın.
Bagel
Bahşiş
Bahşiş
ABD’de çok önemsenen bir şey. Mutlaka bekleniyor. Çoğu zaman
hesabın içinde geliyor zaten. “Aynı yere bir kere daha gitmeniz
ihtimali varsa, çok önemli bir memnuniyetsizlik olmadıkça bahşiş
bırakmazlık yapmayın, yoksa hiç iyi muamele görmezsiniz.”
diyor Speak American'nın yazarı.
Restoranlarda
yüzde 15 bahşiş normal, bazıları yüzde 20 bıraksa bile.
Barlarda yüzde 10-15. Taksilerde yüzde 15. Otelde bavulu taşıyana
1-2 dolar; temizlik görevlisine her gün için 1-2 dolar.
Ne
kadar bahşiş bırakacağınızı hesaplamanın basit yolu, verginin
yüzde 8 olduğu yerlerde vergiye gidecek tutarı ikiyle çarpmak.
Yasaya
göre, restoranlar bahşişin hesaba dahil olup olmadığını mönü
ve fiş üzerinde yazmak zorunda.
Tiyatro
Broadway, New York'u baştan başa geçen bir cadde. Tiyatrolarbölgesi ise Times Square etrafında, 40-53. caddeler arası olarak kabul ediliyor.
Sinema müzesinde sergilenen bir maket |
Tiyatroda
en ön ve en pahalı koltuklar orchestra;
birinci balkon mezzanine,
daha üstteki balkonlar da kat numarasıyla birlikte balcony
olarak adlandırılıyor. Bilet fiyatı da salonda yukarı katlara
doğru çıktıkça azalıyor. Benim kişisel tercihim, en üst
balkon. Ara balkonlarda tavan çok alçak çünkü, katastrofik
gelebilir.
Phantom
of the Opera hayli turistik bir NY klasiği.
Herhangi bir indirim (öğrenci vb.) uygulanmıyor. En ucuz bilet en
arkada 80 dolar civarında. Lincoln Centre’de Metropolitan Opera
House’da prömiyer gecesi gördüğüm Prens Igor operası için en
üst balkondaki yerime ise sadece 35 dolar ödedim (Şubat 2014).
Popüler sanat ile klasik sanat arasındaki her yerde bir fark var.
Metropolitan
Opera’ya ilişkin paylaşmak istediğim şeylerden biri, koltuk
arkalarındaki libretto ekranları. Librettoyu İngilizce ve
İspanyolca okuyabileceğiniz ekran, kırmızı fon üzerinde kırmızı
harfli ve insanın gözünü rahatsız eden bir ışık yansıtmıyor
kesinlikle. Öyle bile olsaydı ondan da yalnızca siz rahatsız
olurdunuz çünkü koltukların diagonal dizilimine koşut olarak,
koltuk arkalarındaki ekranlar da biri diğerine göre belli bir
açıyla durduğu için kimse kimsenin ekranını göremiyor.
Yanımdaki seyirci “Çok ilginç, benden başka herkes Ruşça
biliyor galiba, bir tek ben ekran takip ediyorum” deyince, başını
şöyle bir kaldırıp alt sıralara bakmasını istediğimde,
istisnasız herkesin altyazı takip ettiğini görünce çok
şaşırmıştı. Salonun olması gereken karanlığını koruyan bir
sistemde, kimsenin gözünün diğerinin ekranına takılmayacağı
bir düzenleme... Bu hoş buluşun tadı çıkarılabiliyor mu dersiniz?
Hayır. Her yerde olduğu gibi burada da ikide bir cep telefonunun
kapağını kaldırıp mutlak karanlığı led gücündeki ışıklarla
delen sms-sever ya da aranma takıntılı insanlar var.
Postane
Standart pul, mektup, koli hizmeti veriliyor, para gönderebilme imkanı yok. İhtiyaç duyduğumda sordum: 12 kg. civarında bir koliyi 6-10 günlük zaman dilimde Türkiye'ye göndermek için 80 - 110 USD civarında bir fiyat verdiler.
Sokaklardaki posta kutuları mavi renkte. Ama insanlar göndermek istedikleri zarfları ve 450 gramdan küçük paketleri evlerinin posta kutusuna da bırakabiliyorlar. Dağıtıma gelen postacı onları da alıp gidiyor.
Banka Kartı – Debit Cards
Amerika'ya
ya da Kanada'ya turist olarak değil de öğrenci vb. olarak görece
uzun süreli gidecekseniz, muhtemelen orada bir banka hesabınız
olacaktır. Başka bir kimlik taşımaya gerek kalmadığı için
kullanımı Kuzey amerika'da gittikçe yaygınlaşan debit kartlar, bizim ATM
kartı olarak bildiğimiz kartlar. Alışverişinizi bu banka kartınızla
yapabilirsiniz. O sırada nakde ihtiyacınız varsa kasiyere bunu
söyleyebilir, sanki ATM'den para çekiyormuş gibi o satış
noktasından para çekebilirsiniz.
Amerikalılar nelerden hoşlanır nelerden hoşlanmaz?
(Bu
bölümü yine Speak American kitabından alıyorum; ama benim de benzer gözlemlerim oldu)
Açıklık, Amerikan karakteristiğinin bir parçası. Bir yabancının düşüncelerini tam olarak ortaya koymaması ya da utangaçlık göstermesi tipik bir Amerikalı tarafından snopluk ya da bir şeyleri kasıtlı saklamak olarak anlaşılabilir. Amerikalılar iş ilişkilerinde de nazik ve dostane olmaya eğilimli olmakla birlikte, nihayetinde söz konusu olanın iş olduğunu, bunun ne kadar arkadaşça olduğunun o kadar da önemli olmadığını düşünürler. Her konuda karşınızdakiyle hemfikir görünüyorsanız, bir anlaşmaya ulaşmış olduğunuz düşünülür. Ülkenize döndükten sonra ya da bir vesileyle fikrinizi değiştirirseniz, Amerikalı iş partneriniz bunu bir ihanet olarak değerlendirecektir. Çünkü Amerikalıların çatışmaya girmekle ilgili bir çekinceleri yoktur. Tartışmayı kabalık olarak görmezler. Bunun da zamanında yapılması gereken vakitte yapılması önemlidir, daha sonra değil.
Açıklık, Amerikan karakteristiğinin bir parçası. Bir yabancının düşüncelerini tam olarak ortaya koymaması ya da utangaçlık göstermesi tipik bir Amerikalı tarafından snopluk ya da bir şeyleri kasıtlı saklamak olarak anlaşılabilir. Amerikalılar iş ilişkilerinde de nazik ve dostane olmaya eğilimli olmakla birlikte, nihayetinde söz konusu olanın iş olduğunu, bunun ne kadar arkadaşça olduğunun o kadar da önemli olmadığını düşünürler. Her konuda karşınızdakiyle hemfikir görünüyorsanız, bir anlaşmaya ulaşmış olduğunuz düşünülür. Ülkenize döndükten sonra ya da bir vesileyle fikrinizi değiştirirseniz, Amerikalı iş partneriniz bunu bir ihanet olarak değerlendirecektir. Çünkü Amerikalıların çatışmaya girmekle ilgili bir çekinceleri yoktur. Tartışmayı kabalık olarak görmezler. Bunun da zamanında yapılması gereken vakitte yapılması önemlidir, daha sonra değil.
Birer
göçmen ülkesi olarak Amerika’da ve Kanada'da insanları ya da halkları etnik kimlikleriyle aşağılayan şakalardan asla hoşlanılmaz. Başka bir
ülkede anlayışla karşılanan bir şaka, Kuzey Amerika'da ciddi
anlamda soruna sebep olabilir.
Amerika,
politik doğruculuğun vatanı olarak biliniyor. Çok dikkatli bir
dil kullanıp herhangi birini gücendirmekten uzak durmak esas. Etnik
aidiyet, cinsiyet, cinsel tercih vb. konularda duyarlı bir dil
tutturmaya çalışıyorlar.
Benzer şekilde bizdeki özürlü/engelle nüansı gibi onlar da handicapped yerine have a disability demeyi tercih ediyorlar.
Benzer şekilde bizdeki özürlü/engelle nüansı gibi onlar da handicapped yerine have a disability demeyi tercih ediyorlar.
Kişisel
şeyleri konuşmaktan hiç çekinmeyen Amerikalıların asla
tartışmak istemeyeceği üç konu var: Din, para ve politika.
Yönetim
sistemi laik olmakla birlikte Amerikan toplumunun genel olarak
oldukça dindar bir toplum olduğunu söylemek mümkün.
Hristiyanlığa ilişkin sormak istediklerinizi sorgu tonunda değil
de gerçek bir merakla sormaya özen gösterin, ancak o zaman rahat
yanıtlarlar.
Birisine
ne kadar para kazandığını ya da neye ne harcadığını sormak da hoş karşılanmıyor. Ben evinde iki hafta konakladığım bir
hanıma internet için aylık ne kadar ödediğini sorduğumda, buna
bile yanıt alamadım. “Reasonable” imiş. Amerikalılar ancak
indirimli satışlarda çok ucuza aldıkları şeylerden söz
etmekten hoşlanabiliyorlar. Maaş konusu ise tam bir sır. Bazı
şirketlerin, çalışma arkadaşına maaşının ne olduğunu
söyleyenleri işten çıkardığı vâki.
Çocuklar
dışında hiç kimseye yaşını da sormayın. Bu da hoş
karşılanmıyor.
Bu
arada çocuk demişken, tipik bir ABD’li ailenin ortalama çocuk
sayısı 2.4. Bir yerde “2.4 çocuklu evli çift” dendiğini
duyar ya da okursanız ortalama ABD ailesinden söz ediliyor
demektir. Boşanma oranı ise yüksek: İkiye bir.
Yankee:
ABD
dışındaki bütün Amerikalıları yankee
olarak anmak gibi bir eğilim var ama ABD için bunun başka bir
hikâyesi var. Hayır, New York Yankees beyzbol takımından söz
etmeyeceğim. Yankee, bu takımın taraftarlarına verilen isim, ama
asıl konu başka.
Yankee,
Kuzeylilerin milli savaş, güneylilerin eyaletlerarası savaş diye
andığı iç savaşta Güneylilere karşı savaşan Kuzeylilere
deniyor. Aynı zamanda Güney eyaletlerinde güneyli olmayan herkes
için de kullanılıyor. Kuzeydoğu’da da sadece New England’dan
olanlara yankee deniyor.
Güneyde
savaşa ilişkin duygular hâlâ güçlü olduğu için en iyisi
yankee konusunu hiç açmamak-mış.
*****
Kuzey Amerika'ya ve Kuzey Amerikalılara ilişkin olarak Octavio Paz'ın Yalnızlık Dolambacı'ndan bir bölüm.
Kuzey Amerikalılar ve Meksikalılar
Kuzey Amerika'ya ve Kuzey Amerikalılara ilişkin olarak Octavio Paz'ın Yalnızlık Dolambacı'ndan bir bölüm.
Kuzey Amerikalılar ve Meksikalılar
“(…)
Ama [Kuzeyamerikalılarla] farklılıklarımız burada bitmez. Onlar kolay inanırlar, biz zaten inançlıyızdır; onlar peri masallarını ve polisiye hikayeleri severler, biz destanları ve efsaneleri. Meksikalılar hayatı biraz renklendirmek için, umutsuzluktan ya da yoksul hayatlarının azıcık dışına çıkabilmek için yalan söylerler; Kuzeyamerikalılar yalan söylemezler ama her zaman cansıkıcı olan hakiki gerçeklerin yerine sosyal gerçekleri kullanırlar.Biz birbirimize anlatmak için içeriz, onlar unutmak için. Onlar iyimserdir, biz nihilist –lakin bizim nihilizmimiz entelektüel değildir yalnızca içgüdüsel bir tepkidir: bu yüzden de tartışmaya gelmez. Meksikalılar şüphecidir, Kuzeyamerikalılar açıktır. Biz hüzünlü ve alaycıyızdır; onlar neşeli ve şakacı. Kuzeyamerikalılar anlamak isterler, biz gözlemlemek isteriz. Onlar girişkendirler, biz suskun, biz yaralarımızdan hoşlanırız, onlar icatlarından. Onlar hijyene, sağlığa, çalışmaya ve mutluluğa inanırlar ama belki de özünde kendinden geçip bir duygu seline kapılma olan gerçek mutluluğu hiç tatmamışlardır. Bizim haykırışlarımız fiesta gecelerinin uğultusu içinde bir şimşek gibi çaktığında hayat ve ölüm birbirine karışır; yaşamsal olan her şey bir gülümsemede taşlaşır: ölümü ve yaşlılığı reddeder bu gülümseme ama hayatı da hareketsiz bırakır.(...)"
****
CENTRAL PARK
Central Park'ta faytonlarla gezebilirsiniz. Ama bunu ister misiniz!?
Ben Şubat ayında New York'ta bulunduğum için parkın en güzel halini göremedim ama orada bulunduğum süre içinde güneşli ve ılık olan yegâne iki günden birinde, 2 Şubat pazar günü, nefus bir gün geçirdim. Bizdeki
kedi-köpeğin yani sokak hayvanlarının Kuzey Amerika'daki karşılığı sincap ve rakunlar. Bu sefer hiç rakun göremedim ama sincaplarla epeyce içli-dışlı oldum. Sincaplar hırçınlıklarıyla ve insanlara pek yüz vermemeleriyle bilinirler ama turistlerin ya da insan kalabalıklarının yoğun uğrak noktaları olan yerlerde elden beslenmeye alışmışlar. Ama çok da akıllılar. Elinizdeki şeyin onun yiyebileceği bir şey olup olmadığını size yaklaşmadan daha uzaktan bakıp anlıyor ufaklıklar. Fındık rengi bir yaprakla kandıramıyorsunuz yani. Fotoğraftaki güzel benim peynirli sandviçimi yiyor.
Central Park, Şubat 2014 |